| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| bad: | [isim] kötü; zarar, yıkım, perişanlık, şanssızlık |
| bad: | [sıfat] kötü, fena; kokuşmuş, terbiyesiz, küfürlü; berbat, rahatsız, sahte, sert; bozuk, çürük, kokmuş, kem |
| bad behavior: | kötü davranış |
| bad blood: | düşmanlık, dargınlık, hastalık |
| bad character: | kötü ahlâk, kötü kişi |
| bad luck caused by another's envy: | göz |
| bad tempered: | aksi, huylu, kötü huylu, huysuz, ters |
| bad money drives good money: | kötü para iyi parayı kovar |
| bad money drives out good money: | kötü para iyi parayı kovar |
| bad eggs: | kötü müşteri |
| bad debts collected: | [isim] tahsil edilmiş şüpheli alacaklar |
| bad delivery: | [isim] yanlış hazırlanan veya devredilen hisse senetleri |