TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| bir: | single; some |
| bir: | single, one, one person or thing |
| bir: | mono, uni |
| bir: | un |
| bir hasarın ön tahminini yapmak: | [fiil] to pre estimate of a damage |
| bir adımlık mesafe: | stride |
| bir geçidi tıkamak: | [fiil] to bar a passage |
| bir türlü birbirlerine ısınmamış olmak: | [fiil] to have never hit it off |
| bir açık artırmada alıcılar arasında yapılan yasal olmayan anlaşma (bu durumda alıcılar birbirlerine karşı fiyat yükseltmeyerek bir malın aralarında b: | knockout agreement |
| bir iyiliğe karşılık iyilik yapmak: | [fiil] to repay a kindness |
| bir haberi anlatırken bire bin katmak: | [fiil] to play up a piece of news |
| bir vasiyetnameyi hazırlayanın üzerinde nüfuzunu kötüye kullanmak: | [fiil] to use undue influence with the maker of a will, to use undue ifnluence with the maker of a will |
| bir kez: | for once |
| bir kez daha: | once again |