TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| equal: | [fiil] eş değerde olmak; bir olmak; yetişmek |
| equal: | [sıfat] eşit, denk, eş, aynı; başabaş; uygun; yeterli; yanlı; hayır demez; dengeli; düzenli; sakin, dingin |
| equal: | [isim] yaşıt, akran, denk, emsal |
| equal rights of men and women: | [isim] kadın ve erkekler için eşit haklar |
| equal in size: | aynı ölçüde, ölçüsü aynı |
| equal mind: | soğukkanlılık |
| equal sum of money: | eşit para meblağı |
| equal sharing: | kardeş payı |
| equal to new: | yeni gibi |
| equal rights: | [isim] eşit haklar |
| equal and uniform taxation: | eşit ve bir örnek vergilendirme |
| equal partners: | [isim] eşit ortaklar |
| equal treatment: | eşit muamele |