| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| gereksiz: | unnecessary, unneeded, inessential, digressive, excrescent, gratuitous, idle, indecent, indiscreet, needless, no, nonessential, otiose, redundant, supererogatory, superfluous, uncalled for, unjustifiable, unneedful | |
| gereksiz ayrıntı: | diffusiveness | |
| gereksiz ayrıntılarla uğraşmak: | niggle | |
| gereksiz ayrıntılı: | diffuse | |
| gereksiz çokluk: | redundance, redundancy | |
| gereksiz miktar: | superfluity | |
| gereksiz yere gönüllü olarak kendini tehlikeye atmak: | [fiil] to voluntary exposure to unnecessary danger | |
| gereksiz eşya: | lumber | |
| gereksiz yere: | unnecessarily, gratis | |
| gereksiz yere telâşlanmak: | fuss | |
| gereksiz ayrıntı üzerinde duran bilim adamı: | pedant |
[ son aranan 10 kelime: to institute an acuse | rüzgar türbini | mal devir miktarı | to give an account of one's guardianship | çömlekçi çarkı tornası | kaçınılmaz sona inanma | malların ancak siparişin verildiği tarihte peşin ödeme yapıldığı takdirde gönderileceği şartı | (iskambil) oynanan cinsten kâğıdı oynamak | invested money | gereksiz ]