
| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| kendisi: | oneself, herself, himself, itself, he who, he, her | |
| kendisi almak: | help oneself | |
| kendisi için faydası olmadan birine boşu boşuna oraya buraya sürükleyip cefa etmek: | [fiil] to lead sb a pretty dance | |
| kendisi halen işte çalışsın çalışmasın: | accrued benefits | |
| kendisi yerine bir başkasını kudret mevkine yerleştiren kişi: | kingmaker | |
| kendisi malsahibi olmayan şahıs: | person who is not the owner |