TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| only: | [sıfat] tek, biricik, ancak, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı |
| only: | [zarf] sadece, sade, yalnız, sırf, bir tek, daha |
| only: | [bağlaç] yalnız, ama, fakat |
| only just: | az önce, yeni, azıcık, neredeyse hiç, zorla, binbir zahmetle |
| only that: | ne yapsın, ne çare |
| only to please you: | hatırın için |
| only just enough: | başa baş |
| only death will put an end to his misdeeds or wicked actions: | [isim] teneşir paklar |
| only for show: | sadece göstermelik, göstermelik |
| only for account: | takas ve mahsup üzere |
| only a passing whim: | gelip geçici heves |
| only partially depreciated plant: | [isim] sadece kısmen amorti edilmiş işletme aktifleri |