TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| press: | [isim] basın, basın mensupları, baskı, sıkacak, pres, cendere, mengene, matbaa makinesi, pres ütü, sıkışıklık, acele, kalabalık, izdiham, zorla askere alma |
| press: | [fiil] baskı yapmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak, sıkmak (limon vb.), topluca ilerlemek, zorlamak, ütülemek, preslemek, acil olmak |
| press: | pres |
| press accounts on narcotics smuggling caused great surprise: | gazetelerdeki uyuşturucu kaçakçılıyla ilgili açıklamalar şaşkınlık yarattı |
| press a charge: | dava açmak |
| press agency: | basın ajansı |
| press service: | basın servisi |
| press credential: | gazeteci kartı |
| press agent: | basın sözcüsü |
| press activities: | [isim] basın etkinlikleri |
| press comments: | [isim] basın yorumları |
| press quotations: | [isim] basından alıntılar |
| press counsellor: | basın müşaviri |