
| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| sharp: | [isim] kaba kepek, diyez nota, yarım ton inceltilmiş ses | |
| sharp: | [fiil] tizleştirmek, hile yapmak, oyunda hile yapmak, üçkâğıtçılık yapmak | |
| sharp: | [sıfat] keskin, açıkgöz, kesici, sivri, göze çarpan, bariz, sek, ekşi, sert, şiddetli, seri, çabuk, net, eli çabuk, tez canlı, coşkun, zeki, uyanık, kurnaz, dolandırıcı, hileli, ince, tiz, diyez, zarif, kibar, şık | |
| sharp: | [zarf] tam, dakikası dakikasına, sertçe, şiddetle, aniden, birden, dikkatlice, yarım ton ince olarak | |
| sharp: | 1. Had; 2. Şiddetli. | |
| sharp swings: | [isim] (borsa) fiyatların ani iniş çıkışları | |
| sharp stomach pains: | burulma | |
| sharp rise in prices: | fiyat fırlaması | |
| sharp distinction: | belirgin ayrılık | |
| sharp eyed: | keskin bakışlı, keskin gözlü | |
| sharp reaction: | sert tepki | |
| sharp shooter: | keskin nişancı | |
| sharp (#): | [isim] diyez | |
| sharp bend: | keskin viraj |