| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| straight: | [isim] düz çizgi, yarış çizgisi, düzlük, kent, eşcinsel olmayan kimse, uyuşturucu kullanmayan kimse |
| straight: | [sıfat] düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan |
| straight: | [zarf] düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak |
| straight ahead: | dosdoğru |
| straight as a die: | dosdoğru, doğru, dürüst, özü sözü bir |
| straight away: | hemen, hemencecik, tereddüd etmeden, duraksamadan |
| straight shoot: | [isim] (US) direkt demiryolu hattı (uçak rotası |
| straight accounts: | [isim] itinalı tutulan hesaplar |
| straight dealings: | [isim] namuslu muameleler |
| straight bond: | bir şirket tarafından ihraç edilmiş sabit faizli tahvil |
| straight edge: | mastar |
| straight eye: | göz kararı |
| straight hair: | düz saç |