TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to deal: | [fiil] alakadar olmak, ilgilenmek, iş yapmak, davranmak, iskambil kâğıtlarını dağıtmak, (politikada) kayırmak ve desteklemek |
| to deal out gifts: | [fiil] armağan dağıtmak |
| to deal in goods of all kinds: | [fiil] her türlü mal ticareti yapmak |
| to deal in options: | [fiil] opsiyon işi yapmak, (Br) opsiyon ticareti yapmak, opsiyon ticareti yapmak |
| to deal with the disorders in the capital: | [fiil] başkentteki karışıklıkları halletmek |
| to deal harshly with sb: | [fiil] birine sert davranmak |
| to deal with: | [fiil] temas etmek, değinmek, bahsetmek, işini görmek, icabına bakmak, müşterisi olmak, dokunmak |
| to deal with ...: | [fiil] ...'i ele almak, ...'i tartışmak |
| to deal with sb: | [fiil] birinin icabına bakmak |
| to deal with a case: | [fiil] bir davayı karara bağlamak |
| to deal with a riot: | [fiil] bir isyanı bastırmak, isyanı bastırmak |