TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to lead: | [fiil] yol göstermek, rehberlik etmek, yedeğinde götürmek, başkanlık etmek, yönetmek, başında olmak, etkilemek, çekmek, başlatmak, başta gelmek, sonuç vermek, idare etmek, gütmek, götürmek, geçmek, geçirmek, düzeltmek, ağabeylik etmek |
| to lead the conservatives: | [fiil] muhafazakâr parti başkanlığı yapmak |
| to lead a blind man: | [fiil] bir görme özürlüsüne rehberlik etmek |
| to lead evidence: | [fiil] delil sunmak |
| to lead back to a subject: | [fiil] konuya dönmek |
| to lead a fast life: | [fiil] hızlı yaşamak |
| to lead a double life: | [fiil] iki ayrı hayat sürmek |
| to lead a party: | [fiil] bir partiye başkanlık etmek |
| to lead the life of riley: | [fiil] (US) keyifli bir hayat sürmek |
| to lead sb into temptation: | [fiil] birini ayartmaya çalışmak |
| to lead a miserable existence: | [fiil] sersefil yaşamak, sürünmek |