TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to leave: | [fiil] kalkmak, bir yerde bırakmak, vasiyet etmek, miras olarak bırakmak, vazgeçmek, havale etmek, tevdi etmek, yanından çıkmak, hizmetinden ayrılmak, kendi haline bırakmak, karışmamak, yalnız bırakmak, müsaade etmek, gitmek, çıkmak, bırakmak, ayrılmak, kaçmak, salıvermek, temevvüç etmek, terk etmek |
| to leave off studying law: | [fiil] hukuk okumayı bırakmak |
| to leave a message: | [fiil] haber bırakmak, mesaj bırakmak |
| to leave sth where it will be stepped on: | [fiil] ayakaltı nda bırakmak |
| to leave at short intervals: | [fiil] (otobüs) çok yakın fasılalarla kalkmak |
| to leave sb with his jaws dropped: | [fiil] birinin ağzını açık bırakmak |
| to leave sb on his own devices: | [fiil] birini kendi imkânlarıyla baş başa bırakmak |
| to leave sb to his devices: | [fiil] birini kendi haline başıboş bırakmak |
| to leave from platform: | [fiil] perondan kalkmak |
| to leave (land) unsown because one intends to fallow it: | [fiil] nadasa bırakmak |
| to leave sb in possesion of the field: | [fiil] alanı birine terketmek |