| TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to stick: | [fiil] kıymak, saplanıp kalmak, yapıştırmak, yapışmak, bıçaklamak, (iğne) batmak, şaşırtmak, aldatmak, sorumluluk yüklemek, harf dizmek, sadık kalmak, dizmek, delmek, bitişmek, bağlamak, saplamak, sokmak, tutmak |
| to stick in photographs: | [fiil] fotoğraf yapıştırmak |
| to stick it on during the busy season: | [fiil] satışların yoğun olduğu mevsimde yüksek fiyat istemek |
| to stick in one's throat (food , because of worry): | [fiil] boğazından geçmemek |
| to stick to one's fingers: | [fiil] (para) deve yapmak |
| to stick to one's colours: | [fiil] kendi düşüncesinde direnmek |
| to stick to one's guns: | [fiil] teslim etmemek, iddiasından vazgeçmemek |
| to stick out like a sore thumb: | [fiil] birini bezdirmek |
| to stick close to the textbook: | [fiil] ders kitabına bağlı kalmak |
| to stick to stamp on an envelope: | [fiil] zarfa pul yapıştırmak |
| to stick out for higher pay: | [fiil] daha yüksek maaş için direnmek, daha yüksek maaş üzerinde ısrar etmek |