TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to urge: | [fiil] sevk etmek, ileri sürmek, sıkıştırmak, dürtmek, ısrar etmek, kışkırtmak, zorlamak, teşvik etmek |
| to urge the need for economy: | [fiil] tasarrufun gereğini vurgulamak |
| to urge the workmen: | [fiil] işçileri çalışmaya teşvik etmek |
| to urge the workmen on: | [fiil] işçileri çalışmaya teşvik etmek |
| to urge on one's pupils the importance of hard work: | [fiil] öğrencilerine çok çalışmanın önemini anlatmak |
| to urge sb to accept an offer: | [fiil] birini bir teklifi kabul etmesi için dürtmek |
| to urge every argument one can think of: | [fiil] aklına gelebilen her fikri ileri sürmek |
| to urge a plea of necessity: | [fiil] meşru müdafaa defisinde bulunmak |
| to urge the necessity of a case: | [fiil] bir davanın gerekliliği üzerinde durmak |
| to urge to revolt: | [fiil] ayaklanmaya itmek |
| to urge ... to take action: | [fiil] ...'i göreve çağırmak, ...'i göreve davet etmek |