TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| box: | [isim] kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu; at arabacısı yeri; jüri bölmesi; kompartıman, loca, kulübe; televizyon, teyp veya radyo; tokat, yumruk; şamar, şimşir [bot.] |
| box: | [fiil] kutuya koymak, kutulamak, sandığa koymak, yumruk atmak, yumruklaşmak, tokatlamak, boks yapmak |
| box barrage: | sürgü ateşi |
| box iron: | civata demiri |
| box junction: | duruşun yasak olduğu kavşak |
| box cutter: | [isim] maket bıçağı |
| box springs: | somya |
| box office: | gişe rekorları kıran |
| box camera: | kutu fotoğraf makinesi |
| box car: | kapalı yük vagonu |
| box file: | kutu dosya, klasör |
| box office clerk: | gişe memuru |