TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| do: | [fiil] yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo) |
| do: | aynen, yukarıda denildiği gibi, keza |
| do: | [isim] dalavere, hile, dolandırıcılık (Argo); eğlenceli toplantı, parti, do [müz.] |
| do a bunk: | sıvışmak |
| do a disservice: | zarar vermek |
| do you accept credit cards: | kredi kartı kabul ediyor musunuz |
| do you also have something to eat: | yiyecek bir şeyleriniz var mı |
| do you buy old coins: | antika para alıyor musunuz |
| do you carry cigarette holders: | sigara ağızlığı satıyor musunuz |
| do you carry cigars: | puro satıyor musunuz |
| do the laundry: | çamaşır yıkamak, çamaşırları yıkamak |
| do not bleach: | çamaşır suyu kullanmayın. |
| do not disturb: | lütfen rahatsız etmeyiniz. |