TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| draw: | [isim] çekme, çekiş; kura, çekiliş; cazibe, çekim; ilgi çekici şey; berabere biten oyun; yem, ağızdan lâf almak için söylenen söz |
| draw: | [fiil] resmetmek, çizmek, yazmak, karalamak; çekmek, fıçıdan çekmek; yaklaşmak; germek; teşvik etmek; almak, kazanmak; ikna etmek; sorguya çekmek; keşide etmek; düzenlemek, taslağını çizmek; silâh çekmek; demlemek; devam etmek; kura çekmek, kâğıt çekmek |
| draw: | 1.Çekmek, çekerek sıvıyı boşaltmak; 2. Diş çekmek, dişi çekip çıkarmak. |
| draw a bead on: | nişan almak, silâhını doğrultmak |
| draw a bill: | senet düzenlemek |
| draw up: | dikleştirmek, dik tutmak, dizmek, düzenlemek, yazmak, ayarlamak, sıvamak, durdurmak (araba, at vb.), durmak, yığılmak, yetişmek |
| draw up an affidavit: | yeminli belge yazmak |
| draw in one's horns: | (yatırımcı tüccar vb) tedbirli |
| draw out: | çıkarmak, çekmek, taslağını çizmek, ana hatlarıyla çıkarmak, konuşturmak, söyletmek, görevlendirmek, yerleştirmek, uzatmak, uzamak, istasyondan çıkmak |
| draw on: | kullanmak, giymek, çekmek, cezbetmek, neden olmak, yaklaşmak |
| draw on one's imagination: | aklından geçirmek |
| draw into: | girmek, yanaşmak |
| draw the attention: | göze çarpmak |