TELAFFUZKELİMEANLAM
evidence:[isim]  şahit, ifade, tanık, delil, kanıt, ispat, bulgu; tanıklık, şahitlik, açıklık, belirginlik; göze çarpma, belirti, iz
evidence:[fiil]  belirtmek, açıklamak, göstermek; kanıtlamak, ispatlamak
evidence:kanıt
evidence of conformity as may be required:sözleşmeye uygun delil
evidence by experts:ehlivukuf delili
evidence taken on affidavit:yeminli ifade
evidence taken on the spot:mahallinde keşif
evidence having a bearing on the issue:dava ile ilgisi olan delil, dava ile ilgilisi olan delil
evidence of means:geçimini sağlayacak durumda olduğunu gösterir belge
evidence sufficient in law:kanunen geçerli delil
evidence of indebtedness:borç beyyinesi, borcu saptayan beyyine, alacaklı senedi
evidence to the contrary:mukabil delil
evidence that cannot be gainsaid:reddedilemeyecek delil



[ son aranan 10 kelime: bir sözleşmenin koşullarına uymak | bursa | kırmızılık | kabul edelim ki | lezzetsiz | sessiz | memesiz | to be filled with smoke | auction goods | evidence ]
cümle çeviri / sözlük / kullanım şartları / bize ulaşın
RoketSozluk.com 2008-2024 - Tüm Hakları saklıdır. 0.0011