TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
fix: | [isim] güç durum, çıkmaz, önceden belirlenmiş sonuç, uyuşturucu iğne, eroin dozu, aşırı doz | |
fix: | [fiil] bağlamak, takmak, yerleştirmek, dikmek (göz), tamir etmek, yapıştırmak, düzeltmek, tespit etmek, saptamak, kararlaştırmak, dik dik bakmak, gözünü dikmek, dikkat çekmek, gözünü ayırmamak, sağlamak, üstesinden gelmek, rüşvet vermek, rüşvetle elde etmek, | |
fix: | 1. Katılaş(tır)mak; 2. Sabitleştirmek. | |
fix eye on: | dikmek | |
fix on: | kararlaştırmak, anlaşmak | |
fix up: | kurmak, ayarlamak, sağlamak | |
fix up on: | kararlaştırmak, anlaşmak |