TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| immediate: | [sıfat] yakın, hemen, derhal, acil, şu an ki, doğrudan, dolaysız, en yakın olan |
| immediate address: | dolaysiz adres |
| immediate data: | dolaysiz veri |
| immediate denture: | protez diş çekimini takiben hemen takılmak üzere yapılan bir protez türü. |
| immediate instruction: | mutlak komut |
| immediate reversion: | [isim] kira süresi sonunda evin ev sahibine hemen iadesi |
| immediate reply: | anında cevap, yıldırım cevap |
| immediate right: | hemen doğan hak |
| immediate cause: | dolaysız neden, belirli bir sonucu doğuran en son neden, sonuç ile doğrudan doğruya nedensellik ilişkisi olan neden, en yakın neden, makul sebep |
| immediate extent: | hemen konulan haciz |
| immediate benefit: | (sigorta) hemen yapılan yardım |