TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to bring: | [fiil] hâsıl etmek, sevk etmek, zorlamak, mecbur tutmak, getirmek |
| to bring off the passengers and the crew: | [fiil] yolcu ve tayfaları kurtarmak |
| to bring down a balance: | [fiil] bakiye kapamak, bilançoyu kapatmak |
| to bring up children: | [fiil] çocuk yetiştirmek |
| to bring offers of employment into touch with applications for employment: | [fiil] iş gücü arzı ve talebini bir araya getirmek |
| to bring sb to his knees: | [fiil] birine diz çöktürmek |
| to bring customers: | [fiil] müşteri getirmek |
| to bring sb's plans to naught: | [fiil] birinin planlarını akamete uğratmak |
| to bring persons face to face: | [fiil] insanları yüzleştirmek |
| to bring home bad marks: | [fiil] eve kötü not getirmek |
| to bring oneself into closer rapport one one's environment: | [fiil] çevreyle daha yakın ilişkiye girmek |