TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to confine: | [fiil] hapse atmak, sınırlamak, evde veya yatakta tutmak, toplamak, hasretmek, hapsetmek, sarmak |
| to confine sb's authority within certain limitations: | [fiil] birinin yetkisini belli sınırlar içine almak, birinin yetkisini belirli sınırlar içine almak |
| to confine sb: | [fiil] birini hapse atmak |
| to confine one's remarks to specific points: | [fiil] gözlemlerini belli noktalar üzerinde toplamak, düşüncelerini belli noktalara inhisar ettirmek, düşüncelerini belli noktalara toplamak |
| to confine oneself to making a recommendation: | [fiil] kendini tavsiyede bulunmakla sınırlandırmak |
| to confine oneself to the subject: | [fiil] kendini konu ile sınırlamak |
| to confine one's studies to one subject: | [fiil] etüdlerini tek bir konuya hasretmek |
| to confine sb somewhere: | [fiil] birini bir yere kapatmak |
| to confine the use of sth: | [fiil] bir şeyin kullanım alanını sınırlamak, bir şeyin kullanımını kısıtlamak |
| to confine a lunatic: | [fiil] bir deliyi tımarhaneye kapatmak |
| to confine oneself: | [fiil] kendini sınırlamak |