TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| to set: | [fiil] koymak, yerleştirmek, kurmak, ayarlamak, hazırlamak, batmak, kaybolmak, kuluçkaya yatırmak, dondurmak, katılaştırmak, yön vermek, kakma işi yapmak, bahse girişmek, bestelemek, düzenlemek, (köpek) bulup yerini göstermek, düzeltmek, dikmek, çatmak, ayar etmek, ayarlamak, takmak, tertip etmek |
| to set a tenth of one's salary each month: | [fiil] her ay maaşının onda birini bir kenara koymak |
| to set one's sights on: | [fiil] göz koymak, bir şeyi amaçlamak, hedeflemek |
| to set up a howl (about sth relatively unimportant .: | [fiil] yaygara koparmak |
| to set up cells in a trade union: | [fiil] bir sendikada hücreler oluşturmak |
| to set up industrial improvement areas: | [fiil] sanayi gelişim bölgeleri kurmak |
| to set the standard for: | [fiil] için standart koymak |
| to set spies on sb: | [fiil] birinin peşine hafiyeler takmak |
| to set back sb's intersts: | [fiil] birinin çıkarlarını engellemek |
| to set one's watch by the time signal on the radio: | [fiil] saatini radyodaki saat ayarı sinyaline göre ayarlamak |
| to set persous by the ears: | [fiil] insanları birbirine düşürmek |