TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| haklı: | right, just, rightful, legitimate, de jure |
| haklı çıkaran: | justificatory |
| haklı çıkarılabilir: | justifiable |
| haklı çıkarma: | vindication |
| haklı çıkarmak: | justify, prove smb. right, legitimate, legitimatize, legitimize, right, vindicate |
| haklı olduğunu ispat etmek: | [fiil] to deraign |
| haklı gösterme: | apologia |
| haklı ya da dürüst olmayan hareketleri: | [isim] barratry |
| haklı olmak: | [fiil] to be correct, to be in the right, to get it right |
| haklı bir gaye uğruna konuşmak: | [fiil] to speak for a just cause |
| haklı sebebe dayanmayan cezai kovuşturma: | malicious prosecution |