TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| kendisini: | himself |
| kendisini tamamıyla işine vermiş: | to be bound up in business |
| kendisini bir şeyle oyalamak: | [fiil] to employ oneself with sth |
| kendisini destekleyenlerin istediği sertlikte seçim konuşmasını yapmayan politikacı: | running like a dry creek |
| kendisini ilgilendirmeyen şeylere karışmak: | [fiil] to intermeddle with what does not concern one |
| kendisini ilgilendirmeyen işe burnunu sokan: | impertinent |
| kendisini hayal dünyasına ve uyuşukluğa kaptırmış kişi: | lotus eater |
| kendisini eleştiriye maruz bırakmak: | [fiil] to lay oneself open to criticism |
| kendisini gülünç duruma düşürmek: | [fiil] to expose oneself to ridicule |