TELAFFUZ | KELİME | ANLAM |
| sabah: | morning, matutinal |
| sabah: | a.m. |
| sabah: | in the morning |
| sabah: | morning, ante meridiem, morrow, morn |
| sabah ayrılıyorum.: | I am leaving in the morning. |
| sabah erken kalkmaktan nefret eder: | she is averse getting up early |
| sabah erken kalkan kişi: | early riser, early-bird |
| sabah (saat 11 : 00'de) hafif yemek: | elevenses |
| sabah kahvaltısı: | brekker, petit déjeuner |
| sabah kahvaltısı için sofra kurmak: | [fiil] to lay the table for breakfast |
| sabah ile öğle arasında yenen hem kahvaltı hem de öğle yemeği yerine geçen öğün: | brunch |
| sabah olma: | morning's coming |
| sabah treni: | morning train |
| sabah nöbeti: | morning watch |